Ekonomi iyiyse biz neden dayak yiyoruz?

Üç aydır memleketten uzaktaydık. Yunanistan’da kısa bir tatilden sonra, kurun nereye varacağını hesap edemeden, cesaretle İngiltere’de okutmaya başladığımız kızımızın mezuniyet töreni, öğrenci evinin boşaltılması, vize vesaire işleri derken üç ay geçti. 

Geçtiğimiz hafta başı döndük. 

Biz giderken 20 TL civarında olan benzin üç ayda ikiye katlandı. Şaka değil, litresi bugün 39 TL. Ofise yakın park ettiğim iş merkezinin otoparkına biraz gevşek davranınca günlük 80 TL ödedim. 

Zaten olmayan fiyat algısı üç ayda iyice zıvanadan çıkmış. Uyduruk kaşarlı pideye 120 TL, yenebilecek ortalama peynirin kalıbına 200 TL istemeye kimse çekinmiyor. 

Pazar yerlerini çok severim. Arada gezmek için Perşembe Pazarına gider, oradaki lokantada oturur öylesine vakit geçiririm. Civar köylerden gelen esnafla müthiş hareketli bir pazar yeridir. Bu hafta fırsat bulamadım.

Dün alışveriş için eski mahalleye, Yahya Kaptan Pazarına gittik. Güzeldir ama bir tık pahalıdır. Gel gelelim o “tık” artık kiloda en az 10 TL ye tekabül ediyor. Bamya ve şeker barbunyaya  80, Üzüme 40 TL yazmışlar.  

Pazarın ortasındaki Bilecik’li peynirciye kadar nakitle gelebildim.  Peynircide kredi kartıma davranmak zorunda kaldım.

Biz çok acayip bir şey yaşıyoruz.  Fiyatlar kontrolsüz bir şekilde artıyor. Herkes şaşırmış durumda. Kör tuttuğunu misali…

Annemi evini kiraya verip kız kardeşimin karşısına, kiraya taşımıştık. Evinden aldığı kiraya ufak bir ilave yapıp kendi kirasını ödüyordu. Bu yıllarca böyle devam etti. 

Ama hayat planladığımız gibi gitmedi. Evini taşımamız gerekiyor. Kendi kiracısına doğru düzgün zam yapamadık ama şimdi tutmak durumunda olduğumuz eve annemin emekli maaşı yetmiyor. Biz olmasak ne yapacak? 

Ve tüm bu durumun en büyük sorumlusu, “ekonomist “ Cumhurbaşkanımız Türk İş Konseyi toplantısında “ekonomik sıkıntıları geride bıraktık” diyor… 

Hikaye bilindik;

Boksöre antrenörü maçtan önce “çok güçlüsün, onu mahvedeceksin” diyormuş. Maç  başlamış ve bizim boksör başlamış dayak yemeye. İlk raund bittiğinde, antrenör moral vermeye devam etmiş:

- Aferin, çok iyi gidiyorsun. Devam et. Adamı iyi dövüyorsun.

İkinci raund başlamış, bizim boksör dayak yemeye devam ediyor, kaç göz dağılmış. Raund bittiğinde antrenörü:

- Çok iyiydin, bravo. Az kaldı, adamı indireceksin. Aynen devam et… 

Üçüncü raund başlamış. Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış. Bizim boksörün ayakta duracak hali kalmamış. Yıkılmak üzereyken gong çalmış ve raund bitmiş. 

Antrenörü tekrar başlamış konuşmaya:

- Aferin evlat, bu raund da çok iyiydin. Adamı az kalsın ringin ortasına seriyordun. Çok iyi dövdün, adamı, bravo...

- Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim değil mi?

- Evet, evet, adamı perişan ettin, çok iyi dövdün...

- Hocam, madem ben adamı çok iyi dövüp, perişan ediyorum... Ben neden bu haldeyim, ben kimden dayak yiyorum?

Dayak yiyen boksörden farkımız yok… 

Antrenörümüz “ekonomi iyiye gidiyor” diyor. 

İyiye gidiyorsa, bizim paramız pazarın yarısına varmadan neden bitiyor?

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Hakan Lamper - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Son Kale Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Kale hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Kale editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Kale değil haberi geçen ajanstır.

01

Behçet Orbay - Döviz bu kadar yüksekken, akaryakıtın litresi 40 lirayken ekonomi nasıl iyi olacakmış? Üstüne de kamu harcamaları kısılmadığı gibi köprü otoyol vb oluk oluk para akıtıyoruz. KKM'yi saymıyorum bile :)

Yanıtla . 5Beğen . 0Beğenme 18 Eylül 12:02