Adalet

13 yaş… Kolej orta kısım… Kış… 

Okul çıkışı… Evimiz okulumuzun hemen yanı başında…

Annem kapıda karşılıyor… “Eve girme!!!… Pazardan patates ve soğan almayı unutmuşum… Hemen al da gel hava kararmadan, benim güzel, akıllı kızım” diyor…

O kadar akıllı bir kadın ki annem, beni en ince dallarımdan vuruyor…

Eeee madem hem akıllıyım hem güzelim… anneye hayır demek olur mu?...

Olmaz elbet.

Semt pazarımız, cuma günleri evimizin önüne kuruluyor… Üstü açık olanlardan…

Pazarcıların “gel gel akşam fiyatları bunlar, geeel” diye bağırdığı saatlerdeyim… Çoğu satıcı toparlanıyor gitmek üzere… Pazar sonlanmış sanki… Ateş yanan tezgâh, benim aradığım… 

Yaklaşıyorum... Merhaba, patates ve soğan alacaktım diyorum… Sevimsiz bir adam satıcı… Yüzüme bakmıyor… Sormuyor bile kaçar kilo olacak diye… Ben diyorum… 2 kilo patates, 2 kilo soğan… Tezgâhtan kendin seçemiyorsun… Gözümün göremeyeceği bir hızla koyuyor patates ve soğanları kesekâğıtlarına… 100 Lira diyor… Uzatıyorum 1000 Liramı… Yok, mu 100? diyor… Yok diyorum… Söyleniyor sanki… Veriyor paramın üstünü kızar gibi… Pis adam…! Gerilip gerilip yumruğumla, o gülmeyen suratına öyle bir vurmak istiyorum ki… Babamın "lanet gitsin, şeytana uyma sakın" deyişi geliyor aklıma… Yoksa pis döverim bu kötü adamı… 

Hızla çıkmak istiyorum pazardan… Kaldırım kenarında ekmek yiyen küfeci çocuğu fark ediyorum birden… Küfe sepet demek… Küfeciler ise sırtlarına aldıkları bu sepetlerde alışveriş yapan insanların paketlerini taşıyanlar… Hep orta yaşlı amcalar olur küfeciler genelde… Hep yorgun yüzlü… Oysa bu çok küçük bir çocuk… Yani küfeci olmak için çok çok küçük… Ekmeğinin içinde bir şey yok sanki… Diğer elinde bir mandalina… Biraz ekmek, biraz mandalina yiyor… 

Eve geliyorum…

Annem “hadi kesekâğıtlarını bırak hemen, koş ellerini yıka” diyor… Paranın üstünü bırakıyorum girişte ki kutuya…

Annemin sesi geliyor… Ne kadar harcadın?... 100 lira… Pis adamın bozuk parası yoktu, nerdeyse bağıracaktı bana diyorum… Hızla geliyor annem yanıma… Adam hata yapmış, bak burada 1000 Lira var… Yani patates ve soğanın parasını almamış, parayı bozup sana iade etmiş, hadi koş gitmeden yetiş diyor… Lanet adam!!!!... Cezasını bulmuş işte diyorum… Annemin “aaaaaa ne ayıp!!!!... Babana söyleyeceğim seniiii” çığlığı ardımda… 

Koşuyorum, ağzımdan duman çıka çıka soludukça… Kötü kalp tezgâhını topluyor… Kamyona yüklemişler her şeyi… Ben diyorum az önce patates ve soğan almıştım sizden… 1000 Lira veriştim… Siz bana… Konuşmamın bitmesini bile beklemiyor… Senle uğraşamam akşam akşam, eksik falan yoktur ben hata yapmam diyor… Eksik değil fazla diyeceğim... Elimde paralar… Dinlemiyor… Biniyor kamyonetine… Alçak pislik!!!! diyorum arkasından… Çok kötü biri o diyen sesle kendime geliyorum… Az önce ki küfeci çocuk… Bana da iki küfe patates soğan taşıttı, paramı vermedi diyor… Hava çok soğuk… Üstünde ince bir eski hırka var… Elleri kesik kesik… Ayağında ki ayakkabı yırtık ve ıslak… Yüreğim benim bazen sızlar… İnce ince, sızım sızım sızlar… Yine öyle oluyor… Elimde adamın 100 lirası… Aklımda küfeci çocuğa vermediği para… Al diyorum bu 100 lira senin… Deli misin sen? diyor… Yok diyorum… Bak bu adam bana az önce fazla para vermiş… Senin de paranı vermemiş… Sen bu parayı alırsan ödeşmiş oluruz diyorum… İki küçük çocuğun çözümü… Daha doğrusu benim… O sadece kabul ediyor…

Eve gittiğimde babamla karşılaşıyoruz koridorda… Oooo 3 numara suratında bir şey yapmışsın da babana bir itiraf borcun var gibi duruyorsun… Baba diyorum… Bekliyorum diyor… Annemin “baban açken tehlikeli olabilir” sözü geliyor aklıma… Yemek yedin mi? diyorum… Hayır diyor… Yok bir şey diyorum… Emine senin bu kız bugün biraz tuhaf diyor… Annem “iki kez pazara gitti geldi, yoruldu çocuk” diyor…

Yemek yiyoruz... 

Aklımda söylemem gerekenler...

Babamı çay içerken mutfakta yakalıyorum… Baba diyorum… Yavrum sen gittikçe annenin tarafına benziyorsun, deli oldun çıktın… Bu akşam toplam 50 kere baba dedin farkında mısın?

Baba ben bugün benim olmayan bir parayı, gerçek sahibine verdim diyorum…

Otur diyor sandalyeyi göstererek… Anlıyor durum ciddi…

Gözünü kırpmadan dinliyor beni…

Bitince anlattıklarım “benim akıl danem, benim koca gözlüm senin yüreğinde, aklında kocaman… Hep böyle adam ol… Ama bugün yaptığın yanlış… Sen adaletin uygulayıcısı gibi davranmışsın… Bu senin görevin değil… Sen bunu yapamazsın, sen de ben de bunu yapamam… Evet, haklısın, adam ahlaksızın biriymiş, lakin bizden almadığı para ona ait, bize değil… Evet, haklısın, o küfeci çocuğun parasını vermemiş, ama bizde ki ona ait parayla onun başka birine olan borcunu kapatmaya bizim yetkimiz yok… Bu hukukçuların işi… Ama diyorum… Ama diyor… Biz hiçbir şey yapamayacak mıyız? diyorum… Düşünelim diyor…

Bir hafta sonra okuldan geliyorum… Babam evde… Aaaaaa baba, eve neden etken geldin? diyorum… Ulan evimize de mi gelmeyelim haaa? diyor… Hadi çıkarma üstünü gidiyoruz… O an fark ediyorum, onun da üniforması üstünde… Babam binbaşı… Annem elime bir paket tutuşturuyor… Küfeci çocuğa vermeyi unutma sıcak sıcak yesin diyor… Babam anlatmış anneme anlıyorum... Babamın büyük adımlarına yetişmeye çalışıyorum koşarak yanında… 1.87cm boyu, 120 kilo ağırlığı, üstünde kahraman Türk ordusunun binbaşı üniforması… Gösteriyorum pazarcıyı… Tezgâhın önüne geçiyor… Olayı anlatıyor… O suratsız adam sanki gitmiş yerine melek gelmiş… Komutanım diyor başka bir şey demiyor… Babam 100 lirasını veriyor… Tezgâh sizin diyor… Küfeci çocuğa da borcun varmış galiba, çalıştırıp parasını vermemişsin diyor… Yok, komutanım dalgınlıkla olmuştur diyor… Küfeci çocuğu bulup getiriyorlar… Ödüyor parasını… Babam, evladımızı korumak lazım, ekmek parasının derdinde diyor, sakın bir daha kötülük yapmayın der misali... 

Ayrılıyoruz tezgâhtan… Her zaman bekleriz, kusurumuza bakma komutanım sözleriyle… Küfeci çocuk çok mutlu… Ben anlamıştım senin cesur olduğunu diyor bana… Gülüyorum... Babam, paketi vermeyi unuttun diyor… Aaaaa!!! diyorum, annem yolladı, sıcak sıcak yesin dedi… Açıyor paketi… Annemin efsane köfteli sandviçi ve ayran ve muz… Tam ayrılırken yanından, kırışmış bir 100 lirayı babama uzatıyor... Amca, geçen hafta bana vermişti kızın bunu, şakadır belki sandım, gelir ister diye harcamadım, sakladım... Ben bugün paramı aldım, bu sizin diyor… Babam bir bana, bir ona bakıyor... Başını okşuyor... Aferin be çocuk, aferin diyor… Ama bu para sende kalsın, kızımla annesi pazara gelirse onlara yardım edersin ara sıra, ödeşmiş oluruz diyor… Gözlerine yansıyan sevinci ifade etmem mümkün değil… Tamam komutanım diyor... Tamam asker diyor babam... Sandviçini yemeğe koyuluyor... El sallıyorum uzaklaşırken yanından...

Yürüyoruz eve doğru...

Baba elini tutayım mı? diyorum…

Gel bir öpeyim seni diyor…

Hep öptüğü yerden, anlımın saçımla birleştiği yerden öpüyor… Benim akıl danem, sana da aferin, hadi eve şimdi diyor… Annen bekler...

Ben o gün sade vatandaş olarak adaletin uygulayıcısı olmadığımı, ama takipçisi olmam gerektiğini anlıyorum.

(Serap Güvener’den alıntıdır, övünmek gibi olmasın ama kendisiyle anne tarafımdan akrabayız.)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Alim Erken - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Son Kale Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Kale hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Kale editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Kale değil haberi geçen ajanstır.

03

İsmail - Ama çok hoş bir anlatım bitsin istemedim ayrıca göz pınarlarım doldu yazıyı bitirdim. Teşekkürler.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 22 Eylül 19:48
02

Yaşar Yurtdaş - Kıymetli hemşehrilerim Serap Güvener hanıma ve Alim Erken'e beye bu ders veren, duygu yüklü paylaşımları için çok teşekkür ederim. Selam ve saygılarımla.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 22 Eylül 18:24
01

Serap Güvener - Çok çok teşekkür ediyorum. Hayatım boyunca hep adalet, hep iyiler, hep iyilikler kazansın istiyorum.

Sevgi ve selamlar

Yanıtla . 2Beğen . 0Beğenme 22 Eylül 09:10